Yazılarım
Anı-Öykü Sayfası /
YAZMAK
Bir süredir “yazmak” konusunda içeriden bir şey beni dürtüp duruyor. Ama mantığım; “bir kaç kelimeyi bir araya getirip düzgün cümle kurabilmek, yazmak için yeterli olmaz” diyerek beni bu işten caydırmaya çalışıyor.
Okunacak bir şeyler yazabilmek için çok okumak gerektiği, kelime dağarcığının çok zengin olması gerektiği aklımın bir köşesine yer etmiş bir kere. Ayrıca yazmak için edebiyattan da anlamak, edip olmak lazım.
Her şeyin çok daha güzel olduğu yetmişli yıllarda; televizyon, bilgisayar, cep telefonu, internet gibi insanları okumaktan alıkoyacak teknolojiler günlük hayatın içinde yokken bol bol vakti oluyordu insanın. İlkokul öğretmeni olan babamın kütüphanesinde çok sayıda edebi eser vardı. Bu nedenle çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda o kütüphanedeki bütün eserleri elden geçirdiğimi hatırlıyorum. Deli gibi kitap okudum desem yeridir. Ama üniversite eğitimine başladıktan sonra edebi eser okumayı bırakan ve bu yaşına kadar da can sıkıntısını gidermek için edebi eser niyetine ancak bir kaç düzine kitabın kapağını açmış biri olarak içimdeki bu yazma hevesine anlam veremiyorum.
Kendime “Neden yazmak istiyorsun?” diye soruyorum. Henüz bir cevap alabilmiş değilim. Oysa dünyada “İnsan neden yazmak ister?” sorusuna öyle çok cevaplar verilmiş ki, sırf bu konu üzerine yüzlerce binlerce yazı, makale, kitap var. Okunmak, hatırlanmak, ölümsüzleşmek, var olduğunu kanıtlamak, kendini kabul ettirmek, sesini duyurmak, mutlu olmak, ünlü olmak, para kazanmak, yalnızlığını gidermek, kendini bulmak... Yazma gerekçeleri böyle uzayıp gidiyor. Hatta “Yazmasaydım delirirdim.” diyen büyük hikaye yazarı Sait Faik Abasıyanık’tan anladığımız üzere insanın iç dünyasındaki karmaşalar da yazmak için bir gerekçe…
Benim yazma isteğimin arkasında ne gibi bir gerekçe olduğunun cevabını dediğim gibi henüz alabilmiş değilim. Neden bir insan durduk yere yazmak ister?
Belki de neden insanın kendisidir.